02-04-2024Saat:03:13
Bir dizinin tanıtım fragmanlarından o diziye ait pek çok fikir edinilebilir. Bir tanıtım ne işe yarar? Dizinin reklamını yapar. Seyirciye vaatte bulunur. Bu vaadin temelinde ise bir çatışma yer alır. Yaban Çiçekleri de ilk tanıtımından itibaren bizlere nasıl bir dizi olduğunun sinyallerini vermişti. Bölümü izleyince de sinyalleri doğrulamış oldum kendi adıma. Özetlemek gerekirse güçlü bir çatışması olmayan karışık bir hikâye diyebilirim. Belli ki bu karışık hikâyenin farkına masa başındayken de varılmış. Dizinin künyesinde 9 farklı senaristin ismi var. Dokuz kişi karışıklığın üstesinden gelememiş ne yazık ki. Güçlü bir çatışma da göremedim, varsa da ilk bölümde bunun ortaya çıkarılamadığını düşünüyorum. Bunun sebebini irdelemeye çalışacağım. İlk bölüm kötü reytingler aldı. Türk dizileri için ilk bölüm kötü açılmışsa işleri toparlamanın çok zor olduğunu kısa sürede yayından kaldırılan bir sürü diziden biliyoruz.
Diziyi izlememin tek sebebi Benim Adım Gültepe dizisi ile yaptığı işleri takip etme isteği duyduğum Zeynep Günay. İstanbullu Gelin ve Kulüp dizisi ile kendisine olan hayranlığım daha da artmıştı. Zeynep Günay dizinin kreatif danışmanı olarak gözüküyor. İlk bölümü de kendisi çekmiş. Tanıtımları bende bir merak uyandırmamasına rağmen, Zeynep hocamızın bu hikâyede anlatmaya değer bulduğu şeyi merak edip ilk bölümü izledim. Açıkçası biraz da hayal kırıklığı oluşturdu bu hikâye. Böyle bir ilk bölüm ile yola çıkılmamalıydı diye düşünüyorum. Lakin bu karışık işin içinden Zeynep Günay da çıkamamış. Naçizane tespitim bu.
Yaban Çiçeklerinin sorunu karakterlerin güçlü bir isteği ve bu isteğin ortaya çıkardığı net bir çatışmanın olmayışı. Başrollerimizi takip edeceğiz ama neden? En basitinden bir karakterde bir istek vardır ve o isteğin önündeki engellerin ortadan kalkmasını izleriz. Ya da baş karakterimiz bir şeyden kaçar kaçtığı ile arasındaki mesafe dramatik gerilimi sağlar. Dizideki başrol karakterlerimizin ne istediğini ve bu istediklerinin önündeki potansiyel engelleri ilk bölümden görmemiz gerekir ki seyirciyi ekran başında tutabilelim. İlk bölüm sonunda ise elimizde güçlü bir istek mevcut değil ne yazık ki. Dizinin esas çatışması ikinci bölümde saklı gibi. Fragmandan anladığım o. İlk bölüm Türk dizilerinde kronik hale gelmiş asıl hikâyeye giriş mahiyetinde bir oyalanma ile geçiyor. Buna sebep olan en büyük etken ise Fevzi karakterinin ölümü.
Bölümü bitirdiğimde bir olmamışlık kendini hissettirdi. Ne olmamış diye sordum kendime. Olmayan şey bence Fevzi’nin ölümü ve ölme şekli. Yasak ilişkinin bir mesaj ile ortaya çıkması, bu devirde telefona kilit konulmaması, geçmiş mesajların silinmemesi, neden olduğunu bilmediğimiz bir şekilde Fevzi’nin, Berna ile Kenan’ın evlenmesine izin vermesi, yoldan geçen, tesadüfen orada bulunan üçüncü bir kişi, polislerin olay yerindeki telefonu bulamayışı, Ela’ya bir şey söyleyemeyen Kılıç’ın kızı kaçırır gibi absürt tavırlara girmesi vb. gibi hayatın olağan akışına uymayan bir sürü şeyin kurgulamasına senaristleri iten bir ölüm bu. Bu fikir senaristlerin çok hoşuna gitmiş olmalı. Bu ölümün dizinin hikayesine ne tür bir katkı yapacağını henüz bilmiyoruz. Hikâyenin ateşlenme noktası olarak görülse de bence senaristleri yanıltan ya da zorlayan nokta burası. Bu mevzu ile çok vakit kaybedildi ve asıl çatışmaya girilemedi. Peki asıl çatışma ne?
Dizi tanıtım yazısını aynen alıntılıyorum: “Yaban Çiçekleri, acı bir kaybın yıllar sonra bir araya getirdiği Kılıç ve Ela’nın yeniden kendilerinden saklanan gerçeklere, aileleri arasındaki engellere rağmen aşklarına sahip çıkma mücadelesini anlatıyor. Peki tüm yaşananların gölgesinde Ela ve Kılıç temiz bir sayfa açabilecek mi? Birbirlerine olan aşkları, arkalarındaki engelleri aşmaya yetebilecek mi?” Bu yazıdan da asıl çatışmanın yıllar sonra iki aşığın bir araya gelmesine engel olan aile sırları olduğu belli oluyor. Bu ikiliyi bir araya getirmek için dizinin bütün gerçekliğini bozan acı bir kayıp mı yaşanması gerekiyordu?
Dışardan bakan biri olarak bu kayıp, öncesi ve sonrası yaşananlar, özellikle ölümün bir cinayet olması işleri karma karışık hale getirdiği gibi hikâyeye çok da bir katkısı görünmüyor şimdilik. Senaristlerin işin içinden çıkamadıkları yer de burası bana göre. Bu ölümü tasarlarken ve sonrasında Ela’yı kasabaya getirirken o kadar mantık hatası yapılmış ki. Ben olsam babayı hiç öldürmez Ela’nın geri dönüşü için başka bir hikâye yazardım. Mesela baba ölmeden de bu çatışma sağlanamaz mıydı? Ya da kalp krizi sonucu ölse, mirasın bir kısmını da Kılıç’a bıraksa Ela da kasabaya dönmek zorunda kalsa yine de bu hikâye izlenmez miydi? Oraya bir neşter vurulması lazımmış ama kimse vurmamış. Dizinin ömrü vefa ettikçe bu ölümün gerekliliği konusunu takip edeceğim. Çünkü bu reytingler ile devam etmesi zor gözüküyor.
Ölümle oyalanan hikâye asıl karakterlere odaklanamıyor. Kılıç bu hayattan ne istiyor mesela. Öğrenebildiğimiz tek şey Kenan ile otel açmak istedikleri ve bunun önündeki tek engel de Fevzi’ydi. Peki bir seyirci olarak tek isteğinin “otel açmak” olduğunu öğrendiğimiz bir karakteri neden merak edip izleyeyim! Önündeki tek engel de ikna edilebilir olarak görülen Fevzi. Ela‘nın isteği ne mesela, istek olmalı ki ortada bir çatışma olsun değil mi? Var mı bulabilen? Yok. Çünkü ilk bölümde her iki karakterin de hayattan güçlü bir isteği yok.
Bölüm sonunun bize vaat ettiği şeye dönecek olursak da artık ortada kocaman bir sır var. Şu an çatışmaya dair ortada olan tek şey Kılıç’ın gerçeği saklama isteği. Peki ikinci bölümü izlememe yeter mi bu istek? Seyirci olarak Kılıç bu gerçeği nasıl saklayacak acaba diye düşünüp ikinci bölümün başına oturur muyum? Hele ki intihar süsü verilen bir cinayete yeteri kadar ikna olmamışsam. Hala daha Kılıç’ın hayattaki esas arzusunu bilmediğimizin farkındasınızdır umarım. Ortada sadece üzeri örtülmesi gerektiği söylenen bir sır var. Anlaşılan biz bu sırrın ortaya çıkmaması için uğraşan karakterler izleyeceğiz. Kılıç tarafından kurgulanan bu büyük yalanın ne zaman ortaya çıkacağı tereddütü ile iki eski sevgilinin küllerinden doğan aşkını izleyeceğiz. Ve istemeden ölüme sebep olan karakterlerin bu işin içinden çıkmasını arzulayacağız. Onlar üzerindeki sırrın baskısı her bölüm önümüze gelecek. Bir de miras meselesi ve Kılıç’ın Ela’ya söylediği intihar yalanı var. Bunlar ayrıntılardan benim bulduğum çatışma kırıntıları. Şimdi siz karar verin ilk bölüm itibari ile bu hikâyenin güçlü bir çatışması var mı? Büyük yalanlar ile bir aşk küllerinden yeniden doğar mı?
kaynak: ranini.tv
Tuğba Yurt