17-03-2025Saat:02:51

Deha’da bir bölümü daha geride bıraktık. Herkesin eline, emeğine sağlık. Güzel bir bölümdü genel hikâye adına. Kendi adımaysa bölüm sonu içimde koca bir boşluk oluştu. Çok sevdiğim bir dizi karakterini kaybetmiş gibi hissetmenin verdiği boşluk hissinden herhalde. O zaman... Perde...
Geçen bölüm başrollerin tatilde olduğu bir bölüm olduğu için pek bir şey olmamıştı bölüm sonu hariç. Sonunda Devran’ın kazanmasıyla bitirmiştik geçen bölümü. Tarihte bir ilk. Ateistler haydi, bunu da açıklayın da görelim. Mağlubiyetlerin bir numaralı ismi sonunda kazanıyor. Aysel’in kocasını öldürdüğünü öğrenmiştik. Devran’ın yeni bir ortağı olmuştu. Ertan Saban gelmiş dizimize, hoş gelmiş. Baba oğul savaşı sonunda kaldığı yerden devam. İskender’in delirme sahnesi çok güzeldi. Onun gülüne böyle açık açık dokunmak büyük cesaret. Devran İskender Karahan güzel bir ekip oldular. Buradan devam edelim.
Karahan karakteri bizim aradığımız esas kötü olarak sonunda alması gereken yeri aldı. Keşke diyorum baştan beri izleyebilseydik. Dizinin böyle birisine ihtiyacı vardı. İçimizdeki Ertan Saban sevgisi de malumunuz. Çok vahşi bir karakter. İstediğini elde etmek için de her şeyi yapacak bir karakter. Bir kötüyü izlerken yer yer ürktüm ilk defa. Komik bir yanı da var hareketlerinin ama genel olarak bakarsam ürkütücü. Çok ürkütücü. Devran çok yalnız kalmıştı, yanında birisine ihtiyaç vardı. İyi bir ekleme oldu ama sonuçları çok can yakıcı bir ekleme oldu. Hiç kimseye acıması olmayan, racon bilmeyen, değişik bir şahıs kendisi. Ve en önemlisi de asla ihanet edilmemesi ve borçlu kalınmaması gereken bir karakter. Kargaymış, Kuduzmuş geçiniz onları. Çok farklı bir ligde Karahan karakteri. Bu iş çok kötü yerlere gidecek. Gitmeye de başladı zaten. Neyse, o konuyu hatırladıkça kan beynime sıçrıyor. Gitmezse beni de şuramdan vursunlar. Gözünü İmre’ye dikti. Karga’nın alamadığı kadın olduğunu öğrenince onu alma hırsı daha da arttı. Ancak kullandığı kelimeler o kadar mide bulandırıcıydı ki. Bu kadarının da olacağını öngöremedim. Aklıma geldikçe tansiyonum düşüyor. Her kadını parayla satın alabileceğini düşünen bir zihniyetmiş meğer kendisi. Sabır. Ya sabır.
Bölümün benim içim kırılma noktası çok can yakıcı oldu. Hazmedemedim. Hala da hazmedemiyorum. Onu affedemiyorum. En başından beri benim sevdiğim karakterlerden oldu. Hatta günün sonunda bakınca bu dizide en sevdiğim karaktermiş meğer. İnsanın canını en çok sevdiği yakarmış misali bölüm sonu benim de kalbimi söküp aldı. Çok sevdiğim bir arkadaşımı, çok sevdiğim bir dostumu yitirmişim gibi hissettim bölüm sonu. Öyle bir kalp kırıklığı bendeki.

*Yuvarlak masa şövalyeleri*
İmre... Sen benim kalbimi bu bölüm çok kırdın. Benim de içimde koca bir yara açtın. O kadar büyük bir yara açtın ki... Seni nasıl affedeceğimi bilmiyorum. Ben bu karakteri tanımıyorum. Bu benim sevdiğim, tanıdığım İmre değil. Benim içimde bir şeyler koptu. İnsan galiba bazı şeyleri kaybedince ne kadar çok sevdiğini anlıyor. Gözlerinden her duyguyu okumayı çok seviyordum. Devran’a rağmen ona olan aşkını izlemeyi, tek başına da olsan bir şekilde ayakta durmaya çalışmanı, şarkılarınla gelip yeri geldiğinde kendi oyununu kurmanı, tak tak tak cevapları yapıştırmanı, hüznünü, neşeni, gözlerinle anlattığın her duyguyu... Ama sen o benim tanıdığım güçlü kadın değilsin artık. Aşk çok güzel bir şey ve kesinlikle yeri geldi mi çok yıkıcı bir şey ama böyle değil. Bu şekilde değil. Bir insanı bu kadar zayıflatmamalı. Seni gözü yaşlı görmek zaten yeterince yıpratıcı. Seni ağlarken görmekten nefret eder oldum çünkü acını bu kadar hissetmek sinirimi bozuyor. Sürekli kendinden bu aşk için ödün verdiğini görmek bir yerden sonra çok fazla gelmeye başlamıştı. Ama yine de içimden “Tamam ya, tamam. Aşk işte bu, insanlar değişir, dönüşür, herhalde bu son.” diyordum ama. Bu sefer gerçekten son. En azından benim için son. Galiba benim sınırım da bu. Keyfim o kadar kaçtı ki... Karahan’la olan diyalogların mide bulandırıcılığı ayrı zaten. Ne güzel oysa benim tanıdığım İmre cevapları bir güzel yapıştırmıştı ona. Tek gecelik ilişki olayı olmuş -BU OLAY OLURSA KİBAR KİŞİLİĞİMDEN ÇIKIP KALEMİMİ SİVRİLTİP BURAYI ATEŞE VERİRİM-, olmamış benim umrumda değil. Bir önemi yok artık. Devran kalbinin üzerinde bir kez daha tepindikten sonra fıtı fıtı “Karahan, Karahan.” diye dolanıp oda numarasını sorması, kapısına gelip kendisi için ne kadar vereceğini sorması, para karşılığı akşam nerde isterse orda olacağını söylemesi. Ve bunları da adamın tek gecelik ilişki için para teklif eden üstü kapalı hikayesini dinledikten sonra yapması. Ben bunu aşamıyorum. Burada takıldım kaldım ve aşamıyorum. Kim için? Devran için. Onu yaşatmak için her şeyi yapacağını söylemişti ama Devran’a gerçekleri anlatmaktansa bunu mu yaptı gerçekten? Âşık olduğu adam için her şeyi yapar bunu anlarım ama bahsettiğim bu değil. Ünlü düşünür Tarkan ne demiş? Yo, yo, yo. Bir de ameliyatın kendisi için de değil, ön ödemesi için. 2 milyon dolar. İmre’ye biçilen değer bu. Pardon, “Ne kadar vereceksin?” diye Karahan’a sormuştu ama adam hiç değilse “Siz belirleyin.” gibi bir şey demişti. Sinirden hatırlayamıyorum bazı sözleri. Bir eşya gibi, bir mal gibi değer biçilen, kendisine değer biçtirten bir kadın bu. Kendimi gerçekten çok zor tutuyorum. Yanlış bir şeyler yazmayayım diye çok zor dayanıyorum. Böyle bir şeyi bir kadına nasıl yazabiliyorsunuz? İmre karakterini ben yeterince iyi tanıdığımı düşünüyorum. O kadar da değil. O kadar da değil. Yavaş. Devran için değer mi diye kendime soruyorum ama kusura bakmayın bu kadarı da değmez. Onu bu kadar hırpalayarak seven bir adam için değmez. İmre’yi neden bu kadar zayıf, bu kadar güçsüz bir hale getirdiniz ki? Borçlu kalmaktan bu kadar korkan bu kadın, adamın kendisinden nefret ettiğinden emin olduktan sonra kendisini başka bir adama mı teslim edecek kendisinden nefret eden bu adam için? Brezilya dizisi mi çekiyoruz? Karahan’ın İmre’ye dokunması düşüncesi tiksinti uyandırıyor bende. Bu borçlanma olayının bir kadının, İmre gibi sevdiğim bir kadın karakterin bedeni üzerinden olması sağa sola kusma hissi uyandırıyor. İmre bunu asla yapmazdı ya. Asla. Bir karakteri seviyoruz ya, illa üzerinden geçin. Güçlü kadın olamaz. İlla bir erkeğe âşık olacak siz de karakterinin üzerinde tepineceksiniz.

Aşkla değişmek, dönüşmek bu değil. Bu asla değil. Hatırladıkça midem bulanıyor, tansiyonum düşüyor. Devran gibi triplere girip ayılıp bayılacağım, tutun beni. İmreciğim çektiğin aşk acısını izlemek zaten canımızı yeterince yakıyordu, yetmedi, bir de bu. Bir de ben İmre’yi otel odasında ilk gördüğümde o olay oldu sandım. Benim psikolojimi düşünün. Karahan’la para için birlikte oldu sandım. Sabahını izliyoruz diye anladım. Bu dizi hepimizi delirtti. Ne bileyim, ayakkabıları bir taraftaydı sonra mesaj geldi falan istediği parayı da vermedi, kullanıp attı sandım. Bir kadın olarak şu kurduğum cümlelerden utanıyorum ya. İmre sen beni çok kırdın bu bölüm. Ve bu kırgınlığımın geçeceğini sanmıyorum. Hiçbir erkeğin kendisine dokunmasına izin vermeyen bu kız gidip ameliyat parası için böyle aptalca bir şeyi mi kabul edecek? Bir beyin ameliyatı da İmre’ye ayarlayalım. Ne yazdığımızın farkında mıyız? Sinirden başıma ağrılar girdi. Ben senin Devran’a olan koşulsuz şartsız aşkını izlemeyi seviyorum ama senin bu aşka daha fazla kurban edildiğini izleyemeyeceğim. Bu şekilde değil. Aşkta gurur olmaması bu tonda bir şey değil. Bu olayın kadın bedenine indirgenmesini hazmedemiyorum. Bilmiyorum ya, bende bir şeyler koptu. Bunu bize izlettiğiniz için de size ne diyeyim? Ne denir ki böyle bir durumda? Aşkmış meşkmiş geçin o konuları. Hiçbir mantığı olmayan bomboş bir olay. Ameliyat olacağı bile kesin değil. Ki bu para da yetmeyecek ki zaten. Adamı ikna mı etti sanki? Kız çantayla iki milyon dolar veriyor. Elden bu parayı ben almam. Alan doktor tanıdığım benim bile yok. Nasıl bir paralel evren burası? Şey düşünüyorum artık senarist robdöşambrını giyiyor. Elinde şarabı. Yaz kızım şuradan Breaking Bad. Şuradan biraz Ezel. Yanına Binbir Gece Masalları. E ama Aşk-ı Memnu yazmaya gelince ortam sisli puslu oluyor, görmüyoruz, bilmiyoruz, duymuyoruz, o ne olacak? Çok mutsuzum, çok. Bölümü genel olarak beğendiğim, ana hikâyenin girdiği yolu sevdiğim halde günün sonunda mutsuzum.
Sürekli Devran için çabalayan bir İmre izlerken diğer taraftan sürekli duygularını inkâr eden bir Devran izliyoruz. Bu kadar pasif bir erkek tarafı izlemek de beni artık yoruyor. Ona da katlanamıyorum. İmre için çabaladığını, bir şeyler yaptığını artık göremeyeceksek dükkânı kapatın gidelim. Böyle esas oğlan mı olur sürekli ağlayan? Tamam, anladık güven problemleri var. Çok haklı, babasının yetiştirdiği kız tarafından kandırıldığını sanıyor. İmre’yle ilgili şeyleri biz görüyoruz, Devran görmüyor ki. Onun gördüğü tek şey Tim’in öldüğü yerde Kuduzla kol kola olan İmre. O da acı çekiyor. Acı çektikçe de İmre’ye acı çektiriyor. Ama yeter. Yetti artık. Umuyorum bu ettiği kelimeleri tek tek hatırlar, hatta paralel seven senaristimiz paralelleri tek tek yüzüne çarpar. Gözlerinin içine artık bakmaya korkuyor yine kanar diye.
“Yüzüme bakmayacak mısın?”
“Hayır.”
Bakamaz. Çünkü bakarsa senin ona yine öyle baktığını görür. Yine inanır. Yine kendisini sana kaptırır. Şu anda senden nefret etmesi gerek oysa. Ama o kısacık anda yine karşı koyamayıp o masada gözlerini gözlerine dikti. Dikti dikmesine ama yine dayanamadı kalkıp gitti. Bu ikili gözleriyle oynuyor ve bu konuda rakipsizler.
“Senin benim içimde açtığın yara asla kapanmayacak.”
“Benden uzak dur. Bu son uyarım.”
Devran’ın İmre’yi kaybettiği an. Bu an. Gülünü kaybediyorsun Genç Karan.
İmre’yi bu kadar hırpalamasını izlemek yordu. Çok yordu. Anladık Devran böyle aşkın ızdırabını da işin sonunda çok pişman olacaksın. Olmalısın da. O kapıya gelip mahvolmuş bir Devran izlemeyeceksek İmre neden çekti bunca acıyı? İmreciğim sen de sus olur mu? Aman gerçekleri söylersin falan yeterince dram izlemeyiz, Allah korusun.
Otel olayı iyi bir mekân oldu. Sıkıldık mahalleden. Biraz bir şeyler daha organize edin de izleyelim. Kumarhane sahnesi harikaydı. Davet olayı yine güzeldi. Yeni mekân iyidir, iyi.
Devran artık farklı bir versiyonuna sonunda evrilmiş durumda. Daha acımasız ve yapılması gerekeni yapan bir halde. Babasıyla olan savaşı bence yakında kazanacaktır. İskender’in daha fazla yolu kaldığını düşünmüyorum. Ancak Karahan’la olan savaşı öyle olmayacak. İmre ile ilgili durumları duyunca işte o zaman bence göreceğiz içindeki ateşin ve âşık Devran’ın nasıl olduğunun paralelini. Gerçekleri de öğrenip İmre’nin peşinde koşmayacaksa biz buna neden esas oğlan diyoruz? Oturup ağlamaya, ayılıp bayılmaya devam etmez diye umalım. Erkeksin, aslansın, yaparsın. Senin Y kromozomun var. Sen farkında değilsin ama var. Yoksa sana karşı olan bu nefreti nasıl söndüreceğiz bilmiyorum. Evet, ben de kendisine İmre bu haldeyken, onun için bunca şeyi yapmışken -ki sürekli unutuyoruz Devran bunları bilmiyor, çocuk inanın ki bilmiyor- çok gıcık oluyorum, yalan yok. İnanılmaz sinir olup kafasını taşlara vurasım geliyor da işte. Yapacak bir şey yok. Onun sürüneceği günler de yakın. Onun çabalamasını da göreceğiz. Bunların kavuşması bayağı büyük olacaktır. Artık olsun olacaksa da. O silahı da Devran eline alacak. Belli oldu. Karahan cephesinde İmre için eline alacak. Adını bile söylemek can yakıyor artık. İmre ne yaptın sen bize böyle? Neden aybalam, neden? Karga vardı bir zamanlar şimdi kafamda daha net oturdu. Karga out Karahan in yaptık ama bu adamdan ben korkuyorum. Bu adam farklı ve tehlikeli. İmre bir kez ona borçlandı. Devran için. Elinden nasıl kurtulacak? Devran daha evrimini tamamlayamadı ki. İlk insan gibi bir şey şu an kendisi. Bakışlar, bakışlar, bakışlar. Kız gidiyor, gidiyor.
Cesur’u bu bölüm çok sevdim. Geçen bölüm sessizlik yemini etmişti kendisi. Konuşmuyordu. Böyle uzaktan bakıyordu sadece. Hint filmi gibi. Uzun uzun bakışlar. Geçen bölümde ciddi bir sıkıntı vardı da neyse. Çok garipti. O şahmeranı kardeşine verdiği için mutluyum. Tabii hiçbir yararı olmadı. İmre eskiye biz deliye döneriz sandık ama peh peh peh. İmre Cesur kardeşliğini izlemeyi özlemişim. Cesur simsiyah bir tona geçmişti ama kardeşini hala bir şekilde sevdiğini gördük bu bölüm. Aysel ve İskender’den o kadar soğumuş durumdayım ki günün sonunda Cesur’un dediğine öyle ya da böyle geldim. Onlar birbirlerinden başka kimseyi sevmiyor. Ne İmre ne de Cesur. Babasını öldürdü, kızını karşısına alıp iki kelime konuşamadı. Varsa yoksa İskender. Cesur’un herkesin yüzüne gerçekleri söyleme yönünü çok seviyorum ya. İstediği kadar kötü olsun, o olsun, bu olsun, hiç değilse dürüst. Bu da aklıma Devran’a da gerçekleri o mu söyleyecek sorusunu getiriyor. “Ben de sana kardeşlik yaparım. Kendini yalnız hissetme.” Buna ihtiyacımız vardı Cesur. Abla kardeşi izlemeye umarım devam ederiz. Cesur’u bu halde izlemek en sevdiğim hali sanırım. O simsiyah hali de fena değildi ama biraz daha gri tonunu tercih ederim. Onu da biraz daha tanısak ya artık. Bir yerden sonra Devran’ın yanına geçerek beraber İskender’e karşı savaşacaklarını hala düşünüyorum. Tüm çocuklarını mahvetmiş bir babanın sonu evlatlarından olmalı. Cesur’a bir hikâye açmak gerek. Onun gri tonunu da koruyarak bir hikâyeye girmeli o da. Bunun tek yolu da bana Devran’ın tarafına geçmesi gibi geliyor. Ama ortada bir Boran olayı da var. Bakalım.

*İmre nelerden hoşlanıyor anlat bakalım Profesör.*
Babaanne de delirdi. Teyzeciğim tam olarak ne anlatıyorsunuz? Sanki bu işin sonunda o da ölecek gibi hissediyorum. Bilemedim. Devran ve annesinin sahnelerini bu bölüm sevdim. Beni yormadı.
Aysel İskender geçmişini öğrendik öğrenmesine ama hala eksik parçalar var. Belki onlar da zamanla oturur yerine. İskender aynı İskender. Karahan’a da oyun yapmak istedi ama Devran sonunda yine kazandı. Artık kazansın bu çocuk. Yeter, çok kaybetti. Kuduz karakteri yine büyük heyecanla girip sonra ne yaptığını anlayamadığım bir karakter olarak veda etti diziye. Neye hizmet etti tam olarak? Neyse, kıskanç Devran gördük sayesinde. Ah ah ne mesut günlerdi. Milattan önce gibi şimdi her şey. Devran dolaylı yoldan bir ölüme daha sebep oldu. Tim’in intikamı alındı alınmasına ama beslediği canavar öldürdükçe daha da vahşileşiyor. İskender’in gülünü tehdit ediyorsun ama kendi gülünden olacaksın Devran. Kendi ellerinle gülünü bir canavara teslim ettin koklaması için. Oysa canavarlar gülleri koklamazlar. Parçalarlar.
Bölümde aksiyonlar, heyecanlar vardı. Artık sitcom gibi değerlendirmeye karar verdim bu diziyi. Bölüm bölüm, anı yaşayıp diğer bölüme devam edeceğiz. Karahan karakterinin gelişiyle birlikte -ne olduğunu bilirsiniz siz ismini koyduğum o saçma sapan sahneyi de saymazsak- güzel bir hareketlilik geldi. Keyifle izledim. O olayın olmayacağını, o saçmalığın bir an önce hafızalarımızdan bir şekilde silineceğini, sevdiğimiz bir karakteri sonsuza kadar kaybetmeyeceğimizi umalım. Ne olduğunu siz anlayın artık, bahsetmek midemi bulandırıyor. Bazı kırmızı çizgiler vardır, geçilmez. Karakterleri mahvetmek için yaratmadığınızı umuyorum. Böyle bir karakter yaratıp da bu saçmalığı yapmayın. Çünkü bunun asla ama asla dönüşü yok. İması yeterince iğrençti zaten. O kadar da delirmeyelim. O kadar da değil. En azından ben devam edemem bu diziye öyle bir olay olursa.
Bu yazar bu hafta yasta. Haftaya görüşmek üzere. Haydi, kalın sağlıcakla.
yazan: Tıbbiyeli Kız
kaynak: ranini.tv

Tuğba Yurt
