06-12-2022Saat:18:34
Anlatılır ki; bir vakit, bir şeyh talebelerini toplamış. İçlerinde çok sevdiği, liyakatli bir talebesi de varmış.
Onlara şöyle bir soru sormuş; "olmaz da, haydi diyelim, Allah’ın gücü sizde olsaydı ne yapardınız?"
Birisi demiş ki; "bütün hastaları iyi ederdim." Diğeri, "zorda olanlara yardım ederdim."
Bir başkası, "açları doyururdum."
Böyle devam etmiş...
En son o talebeye gelince; "ben hiçbir şey yapmazdım. Zaten olan en güzelidir" demiş ve herkes bir an duraklamış. Şeyhi tebessüm ederek onu tasdiklemiş.
Böylece, o talebenin liyakati ortaya çıktığı gibi, başka bir hakikatte ortaya çıkmış.
"Olan da hayr vardır.."
Yine anlatılır ki; zamanın birinde bir padişah varmış ve avlanmayı çok severmiş.
Sık sık avlanırmış.
Padişahın akıllı ve her şeyini ona danıştığı “Her şeyin hayrlısı, her şeyde bir hayr vardır.” sözünü dilinden düşürmeyen bir veziri varmış.
Padişahın başına bir hadise gelse veziri hemen “Padişahım üzülmeyin her şeyde bir hayr vardır.” dermiş. Padişah bu yüzden ona arada bir kızarmış.
Yine bir vakit padişah ava gitmek istemiş. Vezir de bir yer tavsiye etmiş.
O yere gitmişler lakin, avlanırken padişahın eli yaralanmış.
Padişah bu duruma kızmış. Veziri ise “Her işte bir hayr vardır padişahım, üzülmeyin” demiş.
Bu cevap üzerine padişah daha da kızıp; "ben elimi kestim, sen hâlâ her işte bir hayr vardır, diyorsun" diyerek veziri zindana attırmış.
Bir vakit sonra padişah tekrar ava çıkmış.
Bu sefer uzak yere gidelim demiş, ama avlanırken oranın yerlileri baskın yapmış ve onları esir etmişler.
Yerlilerin adeti üzere her gün bir esiri kurban ediyorlarmış.
Sıra padişaha gelince onu bırakmışlar. Nedeni inançlarına göre sakat ya da yaralı birini kurban edmezlermiş.
Bu nedenle padişah ölümden kurtulmuş.
Padişahın aklına veziri gelmiş. Ülkesine dönünce, büyük bir pişmanlıkla vezirini serbest bıraktırmış ve ondan af dilemiş.
Sonra, vezirine sormuş; “Hadi benim elimin kesilmesini anladık da senin zindana girmendeki hayr nedir?”
Vezir şöyle cevap vermiş; “Şayet zindanda olmayıp bende sizinle gelseydim, yerliler diğerleri gibi beni de kurban etmiş olacaklardı.”
Alıntı
Onlara şöyle bir soru sormuş; "olmaz da, haydi diyelim, Allah’ın gücü sizde olsaydı ne yapardınız?"
Birisi demiş ki; "bütün hastaları iyi ederdim." Diğeri, "zorda olanlara yardım ederdim."
Bir başkası, "açları doyururdum."
Böyle devam etmiş...
En son o talebeye gelince; "ben hiçbir şey yapmazdım. Zaten olan en güzelidir" demiş ve herkes bir an duraklamış. Şeyhi tebessüm ederek onu tasdiklemiş.
Böylece, o talebenin liyakati ortaya çıktığı gibi, başka bir hakikatte ortaya çıkmış.
"Olan da hayr vardır.."
Yine anlatılır ki; zamanın birinde bir padişah varmış ve avlanmayı çok severmiş.
Sık sık avlanırmış.
Padişahın akıllı ve her şeyini ona danıştığı “Her şeyin hayrlısı, her şeyde bir hayr vardır.” sözünü dilinden düşürmeyen bir veziri varmış.
Padişahın başına bir hadise gelse veziri hemen “Padişahım üzülmeyin her şeyde bir hayr vardır.” dermiş. Padişah bu yüzden ona arada bir kızarmış.
Yine bir vakit padişah ava gitmek istemiş. Vezir de bir yer tavsiye etmiş.
O yere gitmişler lakin, avlanırken padişahın eli yaralanmış.
Padişah bu duruma kızmış. Veziri ise “Her işte bir hayr vardır padişahım, üzülmeyin” demiş.
Bu cevap üzerine padişah daha da kızıp; "ben elimi kestim, sen hâlâ her işte bir hayr vardır, diyorsun" diyerek veziri zindana attırmış.
Bir vakit sonra padişah tekrar ava çıkmış.
Bu sefer uzak yere gidelim demiş, ama avlanırken oranın yerlileri baskın yapmış ve onları esir etmişler.
Yerlilerin adeti üzere her gün bir esiri kurban ediyorlarmış.
Sıra padişaha gelince onu bırakmışlar. Nedeni inançlarına göre sakat ya da yaralı birini kurban edmezlermiş.
Bu nedenle padişah ölümden kurtulmuş.
Padişahın aklına veziri gelmiş. Ülkesine dönünce, büyük bir pişmanlıkla vezirini serbest bıraktırmış ve ondan af dilemiş.
Sonra, vezirine sormuş; “Hadi benim elimin kesilmesini anladık da senin zindana girmendeki hayr nedir?”
Vezir şöyle cevap vermiş; “Şayet zindanda olmayıp bende sizinle gelseydim, yerliler diğerleri gibi beni de kurban etmiş olacaklardı.”
Alıntı